Marvel Sinematik Evreni yoluna başladığı zaman bu kadar geniş bir olay örgüsünü sanırım kimse beklemiyordu. Ben eminim Kevin Feige bile ilk etapta böylesine detaylı bir çalışma beklemiyordu. İlk etapta orijinal Avengers ekibinin kuruluşuna doğru ilerlerken Black Widow ve Hawkeye hariç her karakterin solo filmleri vardı. Hawkeye kendine film bulamadı ama Disney+ ile birlikte dizisine kavuşacak ve mirasını Kate Bishop’a devredecek. Black Widow ise uzun zamandır hak ettiği filmine an itibariyle kavuştu. Film sinemalarla aynı anda Disney+ üzerinden de yayınlandı ve pandemi nedeniyle salonlara gitmeye çekinen insanlar da filme ulaşabildi. Epey bir aradan sonra bir MCU filmi izlemek iyi geldi, gerçi film çok fazla MCU havasında değildi ama yine o jenerik sonrası sahne bir anda havayı değiştirmeyi başardı.

Filmin genel geçtiği dönem Civil War filminin sonrası olsa da Natasha’nın gençlik yılları ana hikayelerimizden birisi. Zaten bu filmin en büyük ortaya çıkış nedeni Black Widow’un geçmişi öğrenmek. Soğuk Savaş döneminin ajan filmlerini pek severim çünkü işin içerisinde gerçeklikten epey uzak da olsa bir tarih ve bolca aksiyon olur. İşte Black Widow filminde de bu iki faktör yerli yerinde yer alıyor. Hatta aksiyonu çoğu ajanlık filminin epey ötesinde. Natasha’nın geçmişini öğrenirken Black Widow’un ortaya çıkışıyla ilgili de çok büyük detaylar karşımıza çıkıyor. Çizgi romanlarda olduğu gibi mükemmel bir suikastçi olarak yetiştirilen Romanoff’un hayatı bir anda elinden alınırken onun Avengers’a neden bu kadar bağlı olduğu konusunda da epey fikrimiz oluyor. Filmin ilk kısımlarında küçük Natasha’nın çok çok çok kısa süren çocukluk anıları bence filme epey değer katmış. Zaten sonrasında bol bol aksiyona maruz kalacağımız için en başta biraz duygu yükünü arttırmak filmin geri kalanı için de harika senaryo tohumlarının serpiştirilmesini sağlamış. Filmin bir diğer ana karakteri Yelena Belova ile de ilk olarak burada bağ kurmaya başlıyoruz.

Yelena dışında bence filmin en büyük eğlence kaynağı Red Guardian da epey güzel bir ekleme olmuş. Captain America’nın Sovyet versiyonu olan Alexei, kafayı Cap’e takmış durumda. Emekli bir süper kahraman edasıyla karşımıza çıkan Alexei filme girdiği andan itibaren her fırsatta yüzleri güldürmeyi başarıyor. David Harbour gerçekten harika bir iş çıkarmış. Rachel Weisz’ın canlandırdığı Melina karakteri de işin hem duygusal hem de aksiyon kısımlarında devreye girerek muhteşem bir rol oynamış. Florence Pugh ve Yelena Belova ise umarım Feige’in dediği gibi çok uzun süre MCU içerisinde kalmaya devam eder çünkü Scarlett Johansson’dan sonra başka birini Black Widow muadili olarak görmek bu filmden sonra imkansız hale geldi.

Filmdeki Taskmaster özel yetenekleri itibariyle orijinalinin aynısı olsa da geçmişi veya karakteri itibariyle hiç alakası olmayan bir karakterdi. Taskmaster’ın orijinin değişmesi biraz normal, çünkü MCU’nun kötü adam uyarlamaları genelde ya Tony Stark’a bağlanıyor ya da kendine nihai bir amaç ediniyor. Yönetmen Cate Shortland bu filmi kadın merkezli çekerek oldukça doğru bir karar almış. Red Guardian ve Dreykov dışında kayda değer bir erkek oyuncu filmde yoktu. Tüm bunlar kabul edilebilir şeyler ama Taskmaster’ın film boyunca ya da filmin sonuna kadar tek bir kelime etmemesi, üstüne sadece özel güçlere sahip sıradan bir kiralık katil gibi lanse edilmesi beni gerçekten çok üzdü.

Her ajan filminde muhakkak bir çanta olur. Bu çantanın boyutları ve şekilleri sürekli değişir ama içerisinde ya inanılmaz bir bilgi ya ölümcül bir silah ya da nükleer kodlar bulunur. Black Widow’da da her şeyin başlamasına neden olan şey bir çanta. Zaten en başında bir çanta peşinde olduğumuzu görünce ajanlık müessesine başladığımızı anlıyoruz. Filmin aksiyon seviyesi hep yukarıda tutulmuş araya özellikle Red Guardian ile birlikte yine şakalar yerleştirilmiş ve ortam yumuşatılmaya çalışılmış. Lakin tipik bir MCU filminin aksine bunların sayısı az ve genelde duygusal olarak karşımıza çıkıyor. Natasha ve Yelena’nın yanı sıra Melina karakteri de bu ajan/aksiyon serüvenine dahil olunca işler bir anda daha renkli hale gelmeye başlıyor.

Film Civil War ile Infinity War arasındaki dönemde Natasha’nın geçmişiyle yüzleşmesini anlatıyor. Lakin normal şartlar altında bu film MCU’nun dördüncü aşamasını başlatan film olacaktı. Yani her ne kadar ara dönemde geçse de MCU’nun en büyük silahı jenerik sonrası sahne bir anda her şeyi değiştirdi. Tam film biterken Natasha ile bağ kurup mevcut MCU’dan uzaklaşmaya başlamıştık. Siyah arkaplan üzerinden yazılar geçti ve o jenerik sonrası sahne ekrana geldi. Ne oluyor derken bir anda Disney+ dizileri ekstra önem kazanmaya başladı. Şunu net bir şekilde söyleyebilirim ki MCU’nun gidişatında diziler en az filmler kadar önemli olacak. WandaVision ile başlayan bu dizilerin hepsini izlemeseniz bile MCU’yu güncel takip etmek için neler olup, bittiğine bakmanızı şiddetle tavsiye ediyorum.