Filmlerde, özellikle zombi temalı ve hayatta kalma filmlerinde terkedilmiş bölgelere çokça tanıklık etmiş olabilirsiniz. Yeni filmler için ufak efekt sorunları gibi görünse de durum eskiden nasıldı? Dünyanın en işlek bölgeleri film setleri için nasıl kullanılabildi? Gelin detayları Cillian Murphy’nin eski filmi ’28 Gün Sonra’ ile konuşalım.
28 Gün Sonra adlı filmin en ünlü anlarından bazıları boş Londra’da çekilen sahnelerdir. 8 milyon dolarlık bir bütçeyle yapılan film Londra’nın büyük bölgelerini sürekli kapatacak kaynaklara sahip değildi ve her şeyin kısa sürede halledilmesi gerekiyordu.
GQ ile bir röportajında Cillian Murphy, bu zor sahnelerin nasıl çekildiğini kendi filminden örnekleyerek açıkladı. Bu anları filme almak için ekibin sabahın erken saatlerinde işe başlaması ve şehir fazla meşgul olmadan çekime başlamak için hızlıca şafak sökmesini beklemesi gerekiyordu. Murphy, ekibin büyük bir kısmının insanları bölgeden uzaklaştırmak için çabaladğını, o sırada sanat departmanının gelip onu hızlı bir şekilde giydirdiğini söyledi. Bu ürkütücü sessizlikteki sahneleri çekmek ortamı hazırlamak kadar zordu. Görüntülerin hızlı ve gerçekçi bir dokuyla toplamasına olanak tanıyan birçok küçük, kolay manevra kabiliyetine sahip kamera kullanıldı. Beklenenin altında kalite sunsalar da bunu yapmaları gerekiyordu. Kısa kısa tutularak bol bol görüntü elde edilmek istendi, ve öyle de oldu.
Birçok kişi Londra’nın Westminster Köprüsü’ne aşina olmayabilir, ancak burada ıssız bir Londra’yı göstermesi gereken sahneleri çekmek inanılmaz bir başarı, çünkü köprü şehrin tam merkezinde bulunuyor ve Parlamento Binaları ile South Bank’a yakınlığı nedeniyle en işlek caddelerden biri, düşük bütçe ve efekt kullanmamak zor olsa da görüldüğü gibi imkansız değil. En azından eski yapımlar için her yol denenebilir düzeyde.